Genel

Türk Tarihinin En Değerli Tablosu: Kaplumbağa Terbiyecisi

Kaplumbağa Terbiyecisi hikayesi

Kaplumbağa Terbiyecisi, genç, yaşlı, erkek, kadın, çocuk tüm herkesin belki evlerinde ucuz bir tabloda, kiminin uzun saatler sonucunda yapmaktan keyif duyduğu yapbozda gördüğünüz birkaç kaplumbağa ve kırmızı elbiseli derviş diyebileceğiniz bir adam!

Gerek yürek burkan hikayesiyle gerek hala büyük tartışmalara yol açan yorumlamasıyla gerekse de hala hafızalardan silinmeyen satış fiyatıyla bildiğimiz Osman Hamdi Bey’in ünlü eseri “Kaplumbağa Terbiyecisi” bugün hala pek çok soru işaretiyle ve tüm ihtişamıyla Türk resim sanatının mihenk taşlarından biri olmaya devam ediyor.

Asıl tartışmalar yapıldığı günlerde, kaplumbağa terbiye eden bir meslek olup olmadığına dairdi. Bu tartışmaların fitilini ateşleyen diğer bir unsur da Osman Hamdi Beyin birçok yeniliği zamanın gelişmelerine direnen bir toplum ortamında getirmiş olmasıydı. Aslında şöyle bahsedilir Osman Hamdi Bey’den:

“Osman Hamdi Bey hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da Güzel Sanatlar Akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden farkı yoktu aslında.”

Mücadelelerle Dolu Bir Hayat!

Babası İbrahim Ethem Bey’in bir dönem Osmanlı sadrazamlığı yaptığı Osman Hamdi Bey, yurt dışında daha kaliteli bir eğitim alarak ülkesine faydalı olması için Paris’e gönderildi. Burada hukuk eğitimi alan Osman Bey, resme olan ilgisi münasebetiyle Fransız yazarların çırağı bile olmuş bir süre.

Daha sonra da Arkeoloji alanında dersler alarak geliştirmiş kendini. Her adımında ülkesine bir katkı sağlama amacı gütmüş her zaman. 12 yıl Paris macerasından sonra başlamış Osmanlı hikayesi… Bir dönem Kadıköy Belediye Başkanlığı yapan Hamdi Bey, İmparatorluk Müzesi müdürlüğü görevinde de bulunmuş.

Kaplumbağa Terbiyecisi hikayesi

Batı’da gördüğü ne varsa almış ve bir şeyler katmış kendine. Daha sonra da tüm bunları Osmanlı halkını daha modern bir yapıya kavuşturmak için harcamış. 33 yaşından beri hiç durmamış; Güzel Sanatlar Okulu’nu kurarak müdürlüğünü üstlenmiş,  ilk arkeolojik kazılara öncü olmuş ve birçok eserin ülkemizde kalmasını sağlamış. İşte böylesine mücadele dolu bir yaşam arasında resmi hobi olarak yapıp, çevresine ücretsiz dağıtmış tüm eserlerini. 1906 yılında çıkmış Kaplumbağa Terbiyecisi, yaşamından izler anlatır gibi…

Kaplumbağa Terbiyecisi Hikayesi 

Tarih 1959’u gösteriyor. Şişli’de polisler bir köşkü mühürlüyor. Burada yaşayan devrin armatörü Saim Birkök, en yakın arkadaşının oğlunu evlat edinip büyüttükten sonra, kumar borçlarına dayanamayarak üvey oğlunu vuruyor. Daha sonra 76 yaşında hapse girerek, yaptığı iyiliklerin cezasını çeker gibi bir sona doğru yol alıyor.  Şimdi diyeceksiniz Saim Birkök’ün tabloyla ilgisi ne?

Takvimler 1960 yılına geldiğinde Mustafa Cezar adından bir profesör, Şişli’deki mühürlü evde sanatsal değeri olan tablolar konusunda bir duyum alıyor. Doğru kendini köşkün sahibinin yanında buluyor ve hapishanede yatan Saim Birkök’ten tabloların resmini çekmek için izin alıyor.

İşte burada gün yüzüne çıkıyor Kaplumbağa Terbiyecisi ilk kez. 1961 yılında kanser olduğu bilinen Saim Birkök ağır hasta olduğu için salınıyor. Kısa bir süre içinde de vefat ediyor. Vasiyetinde de tüm servetinin ve resimlerinin Birkök Vakfı kurularak buraya bırakılmasını istiyor.

Daha sonra bir süre vakfın arşivinde yer alan resim, işler kötüye gidince  vakıf yararına yapılan bir açık arttırmada satışa sunuluyor. Devrin ünlü iş adamı Erol Aksoy, İktisat Bankası koleksiyonu için 1 milyon dolara satın alır.

Türk Tarihinin En Değerli Tablosu: Kaplumbağa Terbiyecisi

Kaplumbağa Terbiyecisi tablosunu böyle değerli yapan şey; çözülemeyen yorumlama sırrı mıdır, yoksa tarihe geçen satış fiyatı mıdır bilinmez ama; tek gerçek bu eserin Türk tarihinde birçok açıdan en değerli yapıt olduğudur. 2004 yılında Erol Aksoy’un varlığına TMSF el koyar. Daha sonra açık arttırma ile tablo satışa çıkarılır. O dönem çekişme iki yeni müze arasında kıyasıya geçer: İstanbul Modern ve Pera Müzesi.

Sonuçta Türk tarihinin bir tablo için en yüksek değerini ödeyen Suna ve İnan Kıvanç çifti Kaplumbağa Terbiyecisi resminin Pera Müzesi’ne götürülmesini sağlar. İşte günümüzde hala bu müzenin en değerli eserlerinden biri olarak sergilenmektedir. Bu olaydan sonra Kaplumbağa Terbiyecisi yediden yetmişe herkesin bildiği ve Osman Hamdi Beyin önüne geçen büyük bir eser olur.

Kaplumbağa Terbiyecisi Ne Anlama Geliyor?

Kaplumbağa Terbiyecisi resminin ne anlattığına dair birçok görüş bulunmaktadır. Ancak bu konu hakkında genel olarak hakim olan görüşlerden bahsetmek daha yerinde olur:

Tabloda elinde bir ney olan erkek figürünün Osman Hamdi Beyin kendisi olduğuna dair algı güçlüdür. Buna dayanak olarak da sanatçının Doğu kültürünü yansıtan kıyafetler giyerek fotoğraf çektirdiğini ve daha sonra resimlerine başladığını gösterirler. Sanatçının resme Bursa Yeşil Cami’de başladığı ve atölyesinde tamamladığı rivayet edilir.

Kırmızı kaftanlı derviş kıyafetiyle kamburu çıkmış bir adam, marul yemekle meşgul birkaç kaplumbağaya bakmaktadır. Adamın yüz ifadesinden yorgun ve karamsar olduğu yorumu çıkarılmaktadır. Sırtında yer alan nakkare ve mızrapla birlikte elinde bulunan ney ile birlikte kaplumbağaları terbiye etmeye çalışıyor.

Yani sanat üzerinden işini yapma hayretinde. Ancak kaplumbağalar direniyor ve onu yormuş gözüküyor. İşte bir toplumu değiştirmek için bütün hayatını adayan Osman Hamdi Beyin insanların duruma bakış açısını, değişimlere karşı direncini, gelişmenin ne kadar yavaş yürüdüğünü, toplum tarafından önüne getirilen engellere karşı bir serzenişidir derler Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu için!

Bir yanıt yazın